Dünya genelinde her 3 saniyede bir kişiye demans tanısı konulurken bu vakaların büyük çoğunluğunu Alzheimer hastaları oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2024 verilerine göre, dünyada yaklaşık 55 milyon kişi demansla yaşarken bu kişilerin yüzde 60 ila yüzde 70’i Alzheimer hastası.
Türkiye’de ise 600 binden fazla kişi bu hastalıkla mücadele ediyor. Hastaların ise dörtte üçünü kadınlar oluşturuyor.
Uzmanlar, yaşlanan nüfusla birlikte hem Türkiye’de hem de dünyada Alzheimer vakalarının hızla artacağını öngörüyor.
Cumhuriyet’e konuşan Türkiye Alzheimer Derneği Tıbbi Kurul Başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, Alzheimer hastalığının ortaya çıkışının tek bir nedene bağlı olmadığını belirterek “Risk faktörleri arasında ileri yaş, genetik yatkınlık, düşük eğitim düzeyi, hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, obezite, işitme kaybı, sigara ve aşırı alkol kullanımı, kafa travmaları ve depresyon sayılabilir. Alzheimer, yalnızca genetik veya yalnızca çevresel nedenlerle açıklanamaz. Genetik yatkınlık bazı bireylerde zemin hazırlar, yaşam tarzı ve çevresel koşullar bu zeminde hastalığın ortaya çıkışını hızlandırabilir ya da geciktirebilir” diye konuştu.
Alzheimer’dan korunmada en etkili yöntemin aktif bir yaşam tarzı olduğunu belirten Bilgiç, “Fiziksel aktivite bu işin temel taşıdır. Yürüyüş, yüzme, bisiklet, dans gibi aerobik egzersizler damar sağlığını iyileştirir, beyne kan akışını artırır, diyabet ve hipertansiyon riskini azaltır. Haftada en az 150 dakika orta tempolu egzersiz, bilimsel olarak önerilen alt sınırdır” dedi.
Sosyal olarak aktif kalmanın da en az fiziksel aktivite kadar önemli olduğunu vurgulayan Bilgiç, “İnsan zihni ilişkiyle güçlenir. Sohbet etmek, dostlarla vakit geçirmek, topluluklara katılmak, gönüllü faaliyetlerde bulunmak beyinde sürekli bir uyarım sağlar. Sosyal izolasyon Alzheimer için ciddi bir risk faktörüyken canlı bir sosyal yaşam koruyucudur” diye konuştu.
‘KADINLARDA DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR’
Kadınlarda Alzheimer’ın daha sık görüldüğüne dikkat çeken Bilgiç, “Daha uzun yaşam süresi ve menopoz sonrası östrojen azalması gibi biyolojik etkenler bu riski artırıyor. Ancak işin toplumsal boyutu da var. Kadınlar, özellikle Türkiye gibi ülkelerde, tarihsel ve sosyal nedenlerle daha düşük eğitim ve daha az sosyal katılım imkânına sahip. Bu da bilişsel rezervlerini azaltarak riski artırıyor. Alzheimer sadece biyolojik değil, toplumsal bir adalet sorunu olarak da karşımıza çıkıyor” dedi.
‘AKDENİZ TİPİ DİYETLE BESLENİN’
Zihinsel ve entelektüel uğraşların da beyin için egzersiz görevi gördüğünü belirten Bilgiç, “Bulmaca çözmek, satranç oynamak, yeni bir dil ya da enstrüman öğrenmek zihinsel esnekliği artırır. Okumak, yazmak, kültürel etkinliklere katılmak ve entelektüel sohbetler de bilişsel rezervi güçlendirir. Bu rezerv, Alzheimer’ın başlangıcını geciktirebilir ya da sürecini yavaşlatabilir” dedi.
Beslenmenin önemine de değinen Bilgiç, “Akdeniz tipi diyetin beyin sağlığına olumlu etkileri defalarca kanıtlandı. Bol sebze, yeşillik, tam tahıl, baklagil, balık, kuruyemiş ve zeytinyağı tüketimi; kırmızı ve işlenmiş et, rafine şeker ve trans yağlardan uzak durmak zihinsel gerilemeyi yavaşlatır. Tabağın yarısını bitkisel gıdalarla doldurmak, zeytinyağını temel yağ yapmak basit ama etkili adımlardır” dedi.
DİKKATLE İZLENMELİ
İleri yaşta başlayan depresyonun Alzheimer’ın erken bir belirtisi olabileceğini vurgulayan Bilgiç, “Unutkanlık başlamadan önce ilgi kaybı, isteksizlik ve motivasyon azalması görülebilir. Bu nedenle yaşlılarda depresyon dikkatle izlenmeli, gerekirse bilişsel değerlendirme yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Harvard Üniversitesi’nin 75 yıllık araştırması, iyi sosyal ilişkilerin uzun ömür ve beyin sağlığı için en güçlü belirleyicilerden biri olduğunu gösteriyor. Bilgiç ayrıca, University College London’daki Whitehall II çalışmasının da sosyal izolasyonun demans riskini artırdığını ortaya koyduğunu aktardı.