Her ilimiz için tehlike söz konusu

MELTEM GÜNAY

İTÜ Meteoroloji ve Afet Yönetim Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sürekli söylenen ‘iklim değişikliği’ söylemlerine tepkili. ‘Biz her şeyi doğru yapıyoruz da bir buna kaldık’ diyen Prof. Dr. Kadıoğlu, “Derenin içine ev yapıyorsun, dere yataklarını kapatıyorsun, köprü yapman gereken yere küçük bir kutu koyuyorsun sonra iklim değişti çok yağdı diyorsun. Bu söylemler bizi çözümsüzlüğe getiriyor. Sorunun köküne inmek gerekiyor. Neden çok net çarpık yapılaşma” dedi.

SADECE TÜRKİYE’DE Mİ İKLİM DEĞİŞTİ?

Prof. Dr. Kadıoğlu’nun sorduğu en önemli soru iklimin sadece Türkiye’de mi değiştiği. ‘Her yağmurun sel olduğu başka bir ülke daha var mı’ diyen Prof. Dr. Kadıoğlu, “Biz bu problemimi çözmek istiyoruz yoksa topu taca mı atıyoruz. Problemin kökünde çarpık yapılaşma dere yatakları işgali var. Dere yataklarına sıfır, zemin katlı binalar, doğru yapılmayan köprüler, yollar var. Bunların doğru projelendirilmemesi, planlanmaması var. Bu kadar basit. Türkiye neden bunlarla karşı karşıya kalıyor bunu sorgulamak lazım. Yoksa hep bir ağızdan iklim değişikliği diye ağlayalım. Çarpık yapılaşmayı, yanlış imarı temize çıkaralım peki o zaman sorunu nasıl çözeceğiz” diye konuştu. İklim değişikliği söylemlerinin popülist yaklaşımları olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kadıoğlu, “Yüksek riski, tehlikeli görmeyelim sonra suçu yağmura atalım. Bu nasıl bir bilimsel yaklaşım. O çarpık yapılaşmada, dere yatağına ev yapanı, satanı, alanı, ruhsat vereni, göz yumanı suçsuz sadece iklim değişikliği suçlu. Koca bir pastayı yiyeceksiz karnın ağrımayacak. Var mı böyle bir dünya” diye konuştu.

TOPU TACA ATIYORLAR

Beklenenin üzerinde yağmur açıklamalarını da eleştiren Prof. Dr. Kadıoğlu sözlerini şöyle tamamladı; “Bir kent, bir yol, bir köprü 500 yılda yağabilecek en yüksek yağışa göre yapılması gerekiyor. Sen buna göre yapmıyorsun sonra yağmura suçu atıyorsun. Ezbere bir dünya yok bunlar tamamen laf-ı güzaf. Dere yataklarını boşalttın mı, köprüleri yolları buna göre yaptın mı. Yok. Ama sonra otur ağla. Topu taca atmak ağlayıp durmak sorunu çözmüyor. Öz eleştiri yapmak, sorunun köküne inmek gibi bir niyet olmadığını gösteriyor ve her yağmur sel oluyor. “

DOĞA VERDİKLERİNİN DAHA İLK TAKSİDİNİ GERİ ALIYOR

Doğanın kendine yapılanların bedelini aldığını söyleyen Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız da, “Çarpık kentleşme, betonlaşma, imar planlarının, arazi planlamasının kentin içerisinden geçen sulara nehirlere uygun olarak yapılmamasının sonuçlarını yaşıyoruz. Siz bir plan yaparken doğanın sahibi gibi her santimetrekareye beton dikme hakkına sahip değilsiniz. Doğa kendi dengesini arıyor, insanoğlunun kendisinden aldığını geri alıyor hatta bunlar daha ilk taksitler” dedi.

HER İLİMİZ İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR

Sel baskınlarının artık her ilimizde görülen ve görülebilecek bir durum olduğuna vurgu yapan Yıldız, “Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün istatistiklerine göre son on yılda haziran aylarında 500’e yakın taşkın ve sel yaşandı. İstatistikler bize siz bundan sonra giderek artan bir riskle karşı karşıyasınız diyor. Bu riskin adı ani, şiddetli kısa süreli bölgesel yağışlar. Karadeniz gibi derelerin çok hızlı ve eğimli olduğu yerlerde derelerin etraflarını ve taşkın yataklarını boşaltmak zorundayız. Dereyi kontrol altına almak kısmı çözümdür, derenin taşkın yataklarını dereye geri bırakmak zorundayız. Bakın Bartın’da 2021-2022-2023 yıllarında, 500 senede bir gelen gelmesi beklenen debilerin hemen hemen aynısı üç senede geldi. “ diye konuştu.

Bir çok büyük ilimiz için tehlike çanlarının çaldığını kaydeden Yıldız, “Ankara’da ilin içinden geçen bir çok dere var ya üzerleri kapatılmış ya kısıtlanmış. Ankara’nın içerisinden geçen derelerin havzalarına düşen ani ve şiddetli yağışın yaklaşık 200 bin kişiyi etkileyebileceği raporlarda yer alıyor. İstanbul’da da çok sayıda dere yatağı var. Bazı bölgelerde önlem alınıyor ama bu yağışların nereye ne zaman düşeceğini bilmiyoruz ki. Biz risk için belirsiz tahmini analizi yapıyoruz. Yağışların çeşitli yerlerde farklı şekillerde yağması İstanbul için de risk oluşturuyor. “ dedi.

Derelerin islah edilmesinin önemini vurgulayan Yıldız, “Mevcut dere yataklarının ıslah edilmesinin yanı sıra etrafının boşaltılması gerekiyor. Yine dere yataklarındaki birikintilerin temizlenmesi, kesiti daraltan yerlerin kaldırılması gerekiyor. Köprü ayakları ve menfezler yeniden gözden geçirilmeli. Yeni normallere göre gözden geçirilmeli. Özellikle Karadeniz’de derelerin denize çıkış noktaları mutlaka temizlenmeli, taşkın geldiğinde o taşkının denize ulaşmasını engelleyecek her şey ortadan kaldırılmalı. Dere içindeki bitkiler temizlenmeli” diye sıraladı.

PLAN YAPIP SINIFTA KALIYORUZ

Ama Yıldız’ın en çok dikkat çektiği konu ise bu problemlerin kimin sorumluluk alanında olduğu tartışmalarının çözülememesi. Yapılması gerekenin bir plan yapılması ve bunun hemen uygulanması olduğuna dikkat çeken Yıldız, “Su Yasası’nın çıkarılması ve şu anda kurulmaya çalışılan altyapının yasal çerçeveye kavuşturulması şart. Kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliğini gidermemiz gerekiyor. Taşkın Eylem Yönetim Planı var, İl Afet Risk Yönetim Planı var. Türkiye plan yapıyor ama uygulamada sınıfta kalıyor. “ diye konuştu.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir